KAÇAKÇILIKLA MÜCADELE KANUNU KAPSAMINDA “ALDATICI İŞLEM VE DAVRANIŞ”

5607 sayılı Kanunun 3/2. maddesinde yer alan “aldatıcı işlem ve davranış” ifadesinin idare tarafından hangi kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, suçun maddi ve manevi unsurları gibi hususlar 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun’un 1 inci maddesinde Kanunun amacının kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önlemek, izlemek, araştırma usül ve esaslarını belirlemek olduğu ifade edilmiştir. Kanun’un 3 ncü maddesinde ise Kaçakçılık suçları sıralanmıştır.
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinde belirtilen Kaçakçılık suçlarının ikinci fıkrasında;
“(2) Eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin ülkeye sokan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Hükmünü amirdir.
Ancak Kanun’da yer alan “aldatıcı işlem ve davranış” olarak belirtilen fiilinin uygulamada birçok soruna yol açtığı gözlemlenmektedir. Nitekim ilgili Kanun maddesinde yer verilen fiile ilişkin açık bir tanım yapılmadığından hangi işlem ve davranışların suç konusu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği durumu birçok karışıklığa yol açmaktadır.
Zira beyan edilen gümrük tarife istatistik pozisyonunda (GTİP) yanlışlık olması halinde 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun ilgili maddesi yerine 5607 sayılı Kanun’un ilgili maddesi çerçevesinde adli tahkikat sürecine müdahil olması nedeniyle sıkıntılara yol açmaktadır. Bu konu hem yargı sürecinin uzaması ve yoğunluğun artmasına hem de yükümlüler açısından ciddi ekonomik külfet getirmesine sebebiyet vermekte yükümlüler açısından birçok hukuki ve cezai müeyyide ile karşılaşılmasına yol açmaktadır.
Söz konusu suça konu fiilden bahsedebilmek için öncelikle ithalinde vergiye tabi bir eşyanın olması ve olaya konu vergilerin ödenmemiş veya eksik ödenmiş bir verginin olması gerekmektedir. Kanun maddesinde belirtilen suçun işlenmesi durumunda da hapis ve adli para cezasına çarptırılmaktadır.
Kanunda asıl korunması istenilen hukuki değer devletin egemenlik yetkisi olarak nitelendirilen vergilendirmedir. Aldatıcı işlem ve davranışlarla eşyanın ülke sınırlarına sokulması devletin egemenlik yetkisini zedelemekte vergilendirme hakkını elinden almakta ve yükümlüsünce idareye ödenmesi gereken vergilerin ödenmesini engellemekte ve vergilerini düzenli ödeyen yükümlüler nezdinde eşitlik ilkesine aykırılıklar içermektedir.
Mezkur Mülga kanun maddesi; “Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” olarak 18/06/2014 tarihli ve 6455 sayılı Kanun ile değiştirilmiş olup, önceki halinde “sahte belge kullanmak suretiyle” ifadesi “aldatıcı işlem ve davranışlarla” şeklinde sahte belge kullanılmadan sahtecilik oluşturmasa bile, aldatıcı davranışlarla gerçekleştirilen kaçakçılık fiillerini de kapsaması ve içeriğinin bu denli genişletilmesi açık bir ifade olmadığından kaçakçılık fiili bu kapsamda birçok soruna sebebiyet vermektedir.
Ayrıca suçun sahte belge kullanılarak işlendiği takdirde Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun Nitelikli Haller başlıklı 4. Maddesinin 5 bendinde; “Bu Kanunda tanımlanan suçların, belgede sahtecilik yapılarak işlenmesi halinde, ayrıca bu suçtan dolayı da cezaya hükmolunur.” olarak belirtilmiştir.
Suçun maddi unsuru olarak beyanname ekinde sahte veya üzerinde usulüz değişiklikler yapılmış evrakın kullanılması, beyan edilen eşya ile ilgisi olmayan eşyanın gizlenmesi gibi örnekler gösterilebilir. Suçun manevi unsuru ise kasttır.
Önemle belirtmek gerekir ki, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 65 maddesinde de belirtildiği üzere;
“Gümrük idareleri, beyanın doğruluğunu araştırmak üzere;
a) Beyanname ile ilgili ve beyannameye ekli belgeleri kontrol edebilir ve beyannamenin içerdiği bilgilerin doğruluğunu araştırmak amacı ile beyan sahibinden diğer belgeleri de vermesini isteyebilir,
b) Eşyayı muayene edebilir ve ayrıntılı muayene veya tahlil amacıyla numune alabilirler.
2. Beyanname kapsamı eşyanın muayene edilmesi halinde, muayene sonuçları, muayene edilmemesi halinde ise beyannamede yer alan bilgiler, eşyanın tabi olduğu gümrük rejimi hükümlerinin uygulanmasında esas alınır.
3. Kontrol amacıyla gümrük müfettişleri, gümrük müfettiş yardımcıları, kontrolörler, stajyer kontrolörler ve gümrük idare amirleri muayenesi yapılmış ve işlemleri tamamlanmış eşyanın ikinci muayenesini her zaman yapabilirler. Keza, sözü edilenler gümrük işlemlerini her aşamada denetlemeye yetkilidirler.
4. Beyannameyi kontrol edenler ile muayeneyi ve ikinci muayeneyi yapanlar, yaptıkları kontrolden veya muayeneden, gümrük vergilerinin hesaplanmasından ya da muafiyet hükümlerinin uygulanmasından, duruma göre tek başlarına veya müteselsilen sorumludurlar.”
Şeklinde belirtilen madde metninde beyanı alan gümrük memurunun beyanın doğruluğunu araştırmakla yükümlü olduğu, sadece bu beyanla yetinmeyip gerekli incelemelerin de yapılması gerektiği, bu itibarla eşyanın GTİP’inde, menşeinde veya diğer alanlarda kodun yanlış girilmesi durumunda tek başına kastın varlığı için yeterli olmadığına dair konuyla ilgili muhtelif Yargıtay kararları bulunmaktadır.
Bu nedenle, yükümlü tarafından basit hata veya dikkatsizlik nedeniyle vergi kaybı doğurabilecek fiillerde kasıt unsuru olup olmadığına bakılmaksızın, 5607 sayılı Kanunun 3/2. maddesinde belirtilen “aldatıcı işlem ve davranış” olarak hangi fiilin kasten olup hangisinin maddi hatadan dolayı olduğunun tespitinin uygulamada zor olduğu da dikkate alınmalıdır.