İŞ YERİNDE ZİHİNSEL SAĞLIĞI ANLAMAK VE DESTEKLEMEK

Modern çalışma hayatında performans, verimlilik ve hedeflerle dolu bir gündem içinde zihinsel sağlığı gözden kaçırmak oldukça kolaydır. Oysa çalışanların iyi oluş hâli, sadece bireysel değil, aynı zamanda kurumsal sürdürülebilirlik için de kritik bir öneme sahiptir. Zihinsel olarak iyi hisseden bir çalışan, işine daha bağlı olur, ekip içi iletişimi güçlendirir ve kriz anlarında daha esnek tepkiler verebilir.
Peki bir yöneticinin ya da iş arkadaşının, bir çalışanın zorlandığını anlaması ve gerektiğinde destek sunabilmesi nasıl mümkün olur?
Sessiz İşaretleri Görmek
Zihinsel zorluklar her zaman açıkça ifade edilmez. Hatta çoğu zaman bu süreçler, çalışanlar tarafından bastırılır ya da fark edilmeyebilir. Bu nedenle bazı temel işaretleri gözlemlemek önemlidir:
- Sürekli yorgunluk ve enerji düşüklüğü: Uykusunu almış görünse de kişinin gün içinde yorgun hissetmesi.
- İçe kapanma ve sosyal etkileşimden kaçınma: Eskiden aktif olan bir çalışanın toplantılarda sessizleşmesi, sosyal etkinliklere katılmaması.
- İş performansında belirgin düşüş: Dikkat dağınıklığı, teslim tarihlerini kaçırma ya da hata oranında artış.
- Duygusal dalgalanmalar: Aşırı sinirlilik, ani öfke patlamaları ya da belirgin mutsuzluk hâlleri.
- Kendine bakımda azalma: Giyim, dış görünüş ya da genel tutumda ihmal sinyalleri.
Bu tür değişiklikler elbette ki tek başına kesin bir tanı koymaz; ancak kişinin bir destek sürecine ihtiyaç duyduğunu gösteren işaretler olarak yorumlanabilir.
Bir çalışanın zorlandığını fark ettiğimizde yapılacak ilk şey, ona alan tanımak ve yargılamadan dinlemeye hazır olduğumuzu hissettirmektir. Psikolojik güvenlik, çalışanların duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için en temel ihtiyaçlardan biridir. Bu anlamda kurum içerisinde dinleyen bir kültür yaratmak oldukça önemlidir.
Basit bir “Son zamanlarda nasılsın?” sorusu, doğru bir tonda ve samimiyetle sorulduğunda, büyük kapılar aralayabilir. Ancak burada asıl önemli olan, cevabı gerçekten duymaya istekli olmaktır. Duyulan cümleleri düzeltmeden, tavsiye vermeden ya da aceleyle çözüm önermeden dinlemek, kişinin kendini görülmüş ve anlaşılmış hissetmesini sağlar. Aidiyet hissetmek; anlaşılmış hissetmekten geçer.
Günümüzün büyük kısmının iş yerlerimizde geçtiğini düşünürsek; çalıştığımız kuruma aidiyet hissetmek için anlaşıldığımızı hissettiğimiz bir ortam yaratmak hem bireysel hem de kurumsal bazda pozitif etkiler doğuracaktır.
Ne Zaman Profesyonel Destek Önerilmeli?
Bazı durumlarda iş arkadaşlığı ya da yöneticilik sınırları içinde sağlanabilecek destekler yetersiz kalabilir. Aşağıdaki durumlarda profesyonel bir psikolojik destek önerisi yapmak, kişinin iyilik hâli açısından oldukça büyük önem taşıyabilir;
- Gözlemlenen zorlanmaların 2 haftadan uzun sürmesi,
- İşlevselliğin (işe gelme, görev tamamlama, iletişim kurma gibi) ciddi şekilde bozulması,
- İfade edilen umutsuzluk, tükenmişlik ya da çaresizlik cümlelerinin artması,
- Uyku, yeme düzeni ya da bedensel şikâyetlerde bozulma,
- Kişinin kendine zarar verme ihtimaline dair doğrudan ya da dolaylı ifadeler kullanması.
Bu gibi işaretlerde, bu kişiye vakit geçmeden varsa kurumun psikolojik danışmanlık hizmetlerinden faydalanması önerilmelidir. Destek almanın zayıflık değil, cesaret olduğunu hatırlatmak ve süreci normalleştirmek, bu konuda atılacak en değerli adımlardan biridir. Destek almak özellikle yöneticiler veya liderler tarafından teşvik edildiğinde bu kişiler kendilerini daha rahat hissederler.
Zihinsel sağlık alışılagelmiş bakış açısının aksine sadece kriz anlarında konuşulacak bir konu olmamalıdır. Çalışanların duygusal ihtiyaçlarını gözeten bir iş yeri kültürü yaratmak, uzun vadede hem çalışan bağlılığını hem de üretkenliği artırır. Açık iletişim, pozitif şirket kültürü, zihinsel sağlığı destekleyici politikalar, kurumsal psikolojik destek hizmetleri bu sürecin yapı taşları olabilir.
Unutmayalım ki iş yerleri sadece performans gösterme alanı değildir. Her birimiz kurumlarda insan olarak bulunuyoruz, iletişim kuruyoruz, zorlandığımız zamanlar oluyor. Her bireyin zaman zaman desteğe ihtiyacı olabilir. Önemli olan, o ihtiyacı duyduğunda yalnız olmadığını hissettirmektir. Ancak böyle bir yaklaşım sergilendiğinde kurum uzun vadede hedeflenen verimlilik düzeyine ulaşabilir.